Home / İslami İlimler / Fıkıh / Mezhepler arası fıkhi ihtilafların kaynağı ve hakikatı -1

Mezhepler arası fıkhi ihtilafların kaynağı ve hakikatı -1

Giriş

İlmi ihtilaflar ve fikhi içtihadlar bazıları tarafından “şahsi görüşler” olarak değerlendirilir. İçtihadların birden fazla olması ve birbiriyle ihtilaflı bulunması onlara göre bu sebebtendir.

Bu gibi kimseler fıkhi ihtilafları Kitap ve Sünnet’e alternatif olarak ortaya konulmuş terk edilmesi gereken hevai görüşler zannederek, Allah’ın kitabına ve Resulu’nun sünnetine rucu edilmesi gereken “yeni bir din” olarak tasavvur ederler.

Bu hatalı düşüncenin müslümanlarda yer etmesinin nedenlerinden olarak muteahhir ulemanın kitaplarında ki içtihad ve görüşlerinin delillerini ihtisar maksadıyla hazfetmeleridir. Belkide bu hazf etmeleri telif edilen eserlerin yapısına uygun olsada modern insanın dimağına uygun düşmemektedir. Bu tutum, fıkıh kitaplarını yakından tanıyamamış kimselerin tavrıdır.

Bununla birlikte bilinçli bir gözle bakanlar,o görüş yada içtihadların Kitap ve Sünnet beyanı olduğunu görür. Seleften ve haleften bu Ümmet’in çoğu, fikhi ihtilafların hakikatına nufus edebilmiş ve söz konusu ihtilaflarda müçtehit imamların kınanmaması gerektiğini anlayıp, mevzu hakkında birçok eser te’lif etmişlerdir.

Bu meyanda Tabiun zamanında Medine’nin alim ve fakihi olan İmam el- Kasım b.Muhammed’in şu sözü yeterli olacaktır: “Allah Teala, Hz Peygamber (s.a.v) ‘in ashabını amellerinde ihtilaf etmekle menfaatlendirmiştir. Onlardan her biri, yaptığı amelde genişlik bulunduğunu ve kendilerinden daha hayırlı olanın da o şekilde amel ettiğini bilirdi.”

Selef,bütün bu hususlarda mevcut kavillerin herhangi birisiyle amelin meşruiyetinde değil, iki seçenekten evla olanın tercihi hakkında ihtilaf etmiştir.

Bu giriş yazımızdan sonra ihtilafların kaynağı konusunu ele alıp anlaşılır bir uslup ile beyan etmeye çalışacağız.

 

FIKHİ İHTİLAFLARIN KAYNAĞI

Hz.Peygamber’in (s.a.v) vefatı ve  sahabenin çeşitli merkezlere dağılması, beraberinde içtihad dairesinin genişlemesine sebeb oldu. Oysa Hz peygamber (s.a.v) henüz hayatta iken vahiy devam ediyor, müşkiller doğrudan vahiyle Efendimiz tarafından çözülüyordu.           Hal böyle iken dahi  işitilen bir meselenin tatbiki noktasında faklı anlayışlar farklı uygulamaları berberinde getiriyordu. Zira fıkhi ihtilaf olgusu iki temel esasa dayanmaktadır:

 

1.Şer’i nassların( ayet ve hadislerin) farklı anlaşılmaya ihtimalli yapısı.

2.Anlayış ve değerlendirme tarzlarının farklılığı.

Kur’an-ı Kerim apaçık Arap diliyle inmiştir ve Arap dilinde lafızların ihtimalli yapısı ehli tarafından bilinen bir husustur.

Dilden kaynaklı ihtilafa bir örnek zikredecek olursak:

Bakara suresinin 228. ayetinde ki “Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç kur beklesinler.”

Buna mukabil aynı surede bu ayetten hemen iki ayet önce, “Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır” buyrulmaktadır.

Allah Teala , ilk ayette “üç kur” buyurduğu halde ,diğer ayette “dört ay” buyurmuştur.

Yine ilk ayette bekleme süresi “üç”lü rakamla, ikinci ayette ise”dörtlü”rakamla ifade buyrulmuştur. Bu rakamlar kat’i  ( başka bir manaya ihtimalli olmayan) olup birden fazla manaya gelmezler.

İlk ayette ki “kur” kelimesi , Arap dilinde birden fazla manaya gelmektedir.Buna mukabil ikinci ayette “ay” kelimesi ise kat’i dir.,birden fazla anlam ifade etmez.

Ebu Amr b. El-Ala’ şöyle demiştir: “Kimi Arap kabileleri hayız dönemine “kur” derken, kimileri bu kelimeyi iki hayız arasında ki temizlik dönemini ifade için kullanır. Bir kısmı hem hayız hemde temizlik süresine birlikte “kur” der.

“1. Bu onlar arasında bilinen bir ihtilaftı ve onlardan hiç biri karşıt manada kullanan muhalifini hiçbir şekilde kınamamıştı. Tam aksine tarafların her biri, muhalifinin, muhalif olduğu görüşü benimsemelerini normal karşılıyordu.

“İşte bu durum, söz konusu kelimenin iki anlamada ihtimalli bulunduğunu ve meselenin içtihadi olduğunu gösterir…”

 

Hulasa, Bakara süresinin 228.ayet-i kerimesinde geçen”üç kur” ifadesinin anlaşılmasında görüşlerin farklılaşması ve aynı surenin 226. ayet-i kerimesinde geçen “dört ay” ifadesinin anlaşılmasında ittifak edilmesi tabii(doğal) değilmidir.

Eğer Allah Teala bu meselede görüşlerin birleşmesini murad etseydi 226.ayette “dört ay” buyurduğu gibi 228. ayette de “dört hayız veya dört temizlik süresi” buyururdu  !

Birden fazla anlama gelen bütün şer’i nasslar buna kıyas edilebilir.

Allah Teala’nın böyle murad etmiş olmasında ki hikmeti teyid eden hususlardan biriside şer’i nassların çoğunluğunun delaletinin zanni(farklı manalarda anlaşılmaya ihtimalli) oluşudur. Allah Teala bununla sanki bir yandan görüşlerin ve anlayışların çeşitlenmesiyle insanlara kolaylık dilemiş diğer yandan da akılların önünde geniş bir alan açmıştır ki insanlar Kelamullah’tan ve Hz.Peygamberin sözlerinden istinbatta bulunup çıkarılan hükümlerle (farklı tarzlarda) amel etsin.

 

 

İlahiyatçı/Yazar Hasan Karalök

About Hasan Ayni

Check Also

Cibril Hadisi Şerhi

Ömer İbnü’l-Hattab radıyallahu anh şöyle dedi: Bir gün Resülullah sallalla hu aleyhi ve sellem’in huzurunda …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir